Bir yaz günüydü.Gökyüzü masmavi, güneş sapsarıydı.Havanın bu kadar sıcak olmasına karşın dışarıda bedeni okşayan ılık bir rüzgar esiyordu.Her yer yemyeşil, çiçekler tomurcuklarını besliyor, güneş onlara yardım ediyordu.Rüzgar ise polenleri alıp başka bir çiçeğe taşıyor, etraf daha da güzelleşiyordu.Günün bu kadar güzel olmasına rağmen Jonas mutsuzdu.Çünkü başı ağrıyor ve bedeni kaskatı kesilmiş bir bizimde yatıyordu.1 haftadır hiç kimse aramamış, halini hatırını soran olmamıştı.Acaba arkadaşları tarafından unutulmuş muydu?
Kalkıp mutfağa gitti ve kendine yiyecek bir şeyler hazırladı.2 gündür doğru düzgün bir şey yememişti.Her şeyi unutup uzaklara gitmek istiyordu.Kafasını dinleyeceği ve rahat bir şekilde yazı yazacağı bir yer....Bunun için dükkanını kapatması gerekiyordu.Böyle bir şey yaparsa geçimini nasıl sağlayacaktı?Hoş, zaten 2 gündür gelen giden olmamıştı.O yüzden bugün dükkanı açmamaya karar verdi.Tüm bunları düşününce başı daha da çok ağrıyordu.Bir an önce yemeğini yiyip, ilaç içmesi gerekiyordu.Ama başında tüm bu olumsuzluklar varken nasıl rahatlayabilirdi ki? İlacın etkisi 1 veya 2 saat sürerdi.Ya sonrası?
Bu evde tıkılı kaldıkça bu sorunlar hep onu bulacaktı.Biraz açık hava iyi gelebilirdi.Evden taşınıp uzaklarda bir yerlerden başka bir ev almaya karar verdi.Evet, belki bu iyi bir fikir olabilirdi.Tabağındaki salatayı kaşıkladı ve kolasını içti.Sonra kalkıp ecza dolabından bir ağrı kesici aldı.Su doldurup hapı midesine gönderdi.Hemen odasına çıkıp, giyinmeye başladı.
Birkaç emlakçı biliyordu ama hepsine de gitmişti.Hiçbirinde istediği tarzda bir ev bulamamıştı.Dükkanının yanındaki emlakçıya uğramak istedi.Aslında o adam biraz kaçıktı ama iyi evler satardı.Yalnız sattığı her ev ile ilgili farklı ve saçma sapan hikayeler anlatırdı.Bazı insanlar onun bu anlattıklarına inanırlardı.Yine de gitmekte fayda vardı.Belki ona göre birkaç güzel evi vardır, diye düşündü.
İçeri girdi ve selam verdi.Emlakçı önündeki dosyalardan kafasını kaldırıp bir selam bile vermedi.Ne garip adam, diye düşündü Jonas.Masanın önündeki sandalyeye geçip oturdu.Adam sonunda kafasını kaldırıp baktı.Jonas'ı şöyle bir süzdü.Ardından:
-Ne istiyorsun?, diye sordu.
Bir emlakçıdan evden başka ne istenilir ki?, diye düşündü Jonas.Ama bu düşünceyi sesli bir biçimde söylemedi.
-Büyük bahçesi olan bir ev istiyorum, dedi sonunda Jonas.
Adam önündeki dosyalara bir göz gezdirdi.Sonra:
-Aradığın şekilde olan sadece 2 ev var.1.'si dağ başında ve kimse orayı istemiyor.İçinde cinler ve kötü melekler dolaşır o evin.Yıllarca kimse istemedi o evi.2.'si ise şehrin biraz dışında bir bayırın alt kısmında yer alıyor.Aslında güzel evdir.Büyük bir bahçesi ve hayvan beslemek için barınakları vardır.Ancak yıllar önce içinde yaşamış, sonra öldürülen iki gencin ruhları dolaşır.O evde birkaç gün kalmayı deneyen oldu; ama 3 kişiden ancak biri sağ çıkabildi.
Efsaneye göre 2 genç aşık bu evde 3 gün tatil yapmaya ve kafa dinlemeye gelmişler.İlk günleri çok eğlenceli geçmiş.Fakat 2. günden sonra nerden geldiği belli olmayan tıkırtılar, çığlıklar ve sesler duymaya başlamışlar.Kız evde yemek yaparken, delikanlıda dışarı otları biçiyormuş.Bir ses duyulmuş.Kız sesin geldiği yöne doğru yönelmiş.Ses bodrum katından geliyormuş.Bodrum katına indiğinde korkudan ölecekmişti..Siyah pelerinli, iskeletten oluşan 6 yüz ona çevrilmiş.Kız ne yapacağını bilememiş.Hemen ordan uzaklaşmak istemiş.Beki hayal görüyordur diye gözlerini bile birkaç kez silmiş.Ama gördükleri gerçekmiş.
Birkaç dakika sonra kız ruhunun onlara doğru çekildiğini hissetmiş.Çığlık atmak için ağzını açmış; ama sesi çıkmıyormuş.Onları doğru çekilirken raflarda duran insan iskeletlerini görmüş.Bunların ne anlama geldiğini anlamakta gecikmemiş.Bir insan iskeletinin yanındaki sopayı görmüş.Sopayı almak için elini uzattığında pelerinlilerden biri onun üzerine atlamış ve bıçakla ona işkence etmeye başlamış.
Bu sırada dışarıda çimleri biçmekte olan delikanlı ise sevgilisine bakmak için içeri girmiş.Sesleri duyduğunda bodrum katına koşmuş ve kapının eşiğinde dikilen pelerinli biriyle burun buruna kalmış.Pelerinli bıçağı onun tam kalbinin üstüne saplamış.
Daha sonra bu gençlerin bedenlerini ele geçirip, ruhlarıyla birleşmişler.Şimdi bu pelerinlilerden 3 tanesi kızın, 3 tanesi erkeğin ruhuyla evde dolaşıyor ve her gelenle ilk başta iyi geçiniyor sonra onlara işkence edip öldürüyorlarmış.
O bahsettiğim 3 kişiden birinin kurtulmasının sebebi şu:
Bu iki genç daha diriyken çocukları çok seviyorlarmış.O eve gelenlerin ise 3 yaşında bir oğulları varmış.Gençler eve geldiklerinin 2. günü öldürüldükleri için çocuğun anne va babasını işkence edip öldürmüşler.Çocuğu ise normal bir insan kılığına bürünüp en yakın evin kapısına bırakmışlar.
İşte o zamandan beri kimse bu evi istemiyor.Herkes lanetli olduğuna inanıyor, dedi.
Jonas her ne kadar korkmuş olsa da adamın yine saçma hikayelerinden biridir deyip korkusunu geçiştirdi.Emlakçıya:
-Peki alıyorum, dedi.Emlakçının şaşkın yüzünden hikayeye inandığı apaçık ortadaydı.Bu adam deli, diye geçirdi içinden.Jonas evin tapusunu aldı.Birkaç yeri imzaladıktan sonra ordan çıktı.Dükkanının önündeki kalabalığı görünce ne olduğunu anlamak için gitti.İnsanlar hiçbir şey demeden öylece dikiliyorlardı.Jonas ön taraflara geçip dükkana biraz daha yakınlaştı ve gördüğü manzara karşısında şok geçirdi.Etraf tamamen dağıtılmış, sandalyeler ve masalar ortadan ikiye ayrılmış, tüm bardaklar kırılmış ve kasanın yanına bir not bırakılmıştı.Üstünde:
O evi almamalıydın
Lanetlendin
Şimdi bu acıyı sen çekeceksin, yazılıydı.
Jonas notu aldığı gibi emlakçıya gitti.Notu ona gösterdi.Ne anlama geldiğini öğrenmeye çalıştı.Emlakçının yüzü bembeyaz olmuştu.Gözlerinin maviliği ortaya çıkmıştı.Sonunda konuştu:
-Dediklerine göre o evi sen aldığın için senden başka kimse gitmeyecek ve onlarda kurban bulamayacaklar.Bu yüzden seni lanetlemişler.Seni asla rahat bırakmayacaklar.Onları halt etmenin bir tek yolu var....
Jonas:
-Evet, söyler misiniz lütfen!, dedi.
Emlakçı çekmecesinden gümüş bir tabanca çıkardı.Tabancayı Jonas'a uzatarak:
-Bu gümüş tabanca ile onların tam kalbine ateş etmelisin.Yalnız içinde sadece 3 tane gümüş kurşun var.Biriyle kızı, diğeriyle erkeği vurmalısın.Ama çok dikkatli olmalısın.Son kurşunu kesinlikle ayırmalısın.Çünkü o da işine yarayacak, dedi.Sonra çekmecesini tekrar açıp bir gözlük çıkardı.Bunu da takmalısın.Bu gözlük sayesinde saklı olan her şeyi görebileceksin.Eğer senden saklanırlarsa onların nerede olduğunu bu gözlük sana gösterecek, dedi.
Jonas:
-Sen bunları nerden biliyorsun?, diye sordu.
Emlakçı:
-Benim bunları nerden bildiğim önemli değil.Acele etmelisin.Yoksa yaşama şansın azalmaya başlayacak.He unutmadan, şu yeleği de al ve giy.Lazım olacağına bahse girerim, dedi ve dükkanın arka tarafındaki odaya gitti.Jonas adamın ona verdiklerini aldı ve dükkandan çıktı.
Ev tam olarak yokuşun altında yer alıyordu.Kocaman bir bahçesi ve çatı katı vardı.Bahçedeki otlar insan boyunu geçmiş bir durumdaydı.Barınaklar ise neredeyse çökecek vaziyete gelmişti.Bahçedeki ağaçların yaprakları simsiyahtı.Evin çatısında bir delik vardı.Jonas arabasından indi ve evin arka tarafına gitti.Yanında bir ip getirmişti.Kapıyı çalıp içeri girecek hali yoktu ya.İple çatıdan girecekti.İpi beline bağladı ve aşağı atladı.
Görünürde etrafta kimse yoktu.Ama evin içi çok dağınıktı ve pis kokuyordu.Emlakçının anlattığı hikaye aklına geldi ve bodrum katına indi.
Kapıyı açtığında orda da kimse yoktu.Fakat rafların olduğu bölümden bir ses geldi.Jonas biraz ürktü.Etraf çok karanlıktı.Yanında bulunan düğmeye bastı ve tüm ışıklar yandı.Jonas tekrar sesin geldiği yöne baktığında iki rafın arasına saklanan bir erkek ve kız gördü.Elini hemen silahının olduğu yere götürdü.Kız Jonas'a doğru yürüdü ve görünüşe göre ağlıyordu.
-Lütfen, bana yardım et! Birileri bedenimi ele geçirdi.Ne yaptığım konusunda hiçbir fikrim yok.Lütfen!
Jonas ilk başta kıza biraz acıdı.Kızın bedeni görünmez değildi.Altında beyaz bir şort ve pembe bir bluz vardı.Neden sonra aklına emlakçının anlattığı hikaye geldi ve bir adım geriledi.Bir ölünün bedenine sahip olabilirsin ama sahip olan kişi içinden çıkınca ölü konuşamazdı.Jonas'ın aklına bu geldi.Silahı belinden çıkardı ve kızın kalbine sıktı.Kız olduğu yere serildi ve içinden 3 ruh çıktı.Üçüde siyahtı; ama sonra toza dönüştüler ve her yer duman oldu.Kızın halini gören erkek korktu ve bodrumun arka kapısından bahçeye kaçtı.Jonas onu arkasından takip etti.
Erkek bahçede otların oluşturduğu labirentin içinde kayboldu.Ne olursa olsun Jonas pes etmeyecekti.Kovalamaca oynayan küçük çocuklara benziyorlardı.Jonas aklını kullandı ve gittiği yönün tersine doğru koşmaya başladı.Jonas dönemeci döndüğünde erkekle burun buruna geldi.Gümüş silahı belinden çıkardı ve erkeğin göğsüne bir el ateş etti.Erkek olduğu yere serildi ve içinden çıkan üç ruh toza dönüştü.Yine her yer duman olmuştu.
Tam bu sırada Jonas önünden bir karartının geçtiğini hissetti.Hızlı bir şekilde sağına ve soluna baktı.Birçok siyah pelerinliler koşuşturuyorlardı.Ama nedense hepsi aynı hareketi yapıyorlardı.Jonas bir tanesinin gerçek diğerlerinin kopya olduğunu anlamıştı.Çünkü bir tanesinde bir kolye vardı, ama diğerlerinde yoktu.Jonas bu sefer onu koşturmaya başladı.Aynı labirent bölümüne girdiklerinde pelerinli arkasını döndü ve avuçları içe doğru olarak havaya kaldırdı.İşte bu sırada Jonas kurşunu onun tam göğsüne sapladı.Etraftaki tüm karaltılar yok olurken asıl olan yere diz çöktü ve sonra sırt üstü yıkıldı.Jonas onun yanına gidip boynundaki kolyeyi aldı ve cebine soktu.
Daha sonra eve bir göz atmak için tekrar geri döndü.Ama silahtaki tüm kurşunlar bitmişti.Peki önüne bir siyah pelerinli çıkarsa ne yapacaktı? Evde gezinirken kuru bir tahtanın üzerine basmış olmalı ki kendini evin altında bir tünelde buldu.Tünelde yavaş adımlarla hareket ediyordu.Her ihtimale karşı eli belindeki gümüş silahtaydı.İlerde bir parıltı gördü.Bu sefer adımlarını hızlandırdı ve ne olduğunu görmek için biraz daha yakınlaştı.Bu bir sandığa benziyordu.Cebindeki kolyenin sığacağı kadar büyüklükte ve kolye gibi üçgen şekilde bir kilidi vardı.Jonas kolyeyi çıkarıp sandığın kilidine soktu; ama sandık açılmadı.Birde ters çevirip öyle soktu.İşte o zaman sandık açıldı.İçinde milyonlarca elmas, altın ve para vardı.Etrafına bakında ama kimsecikler yoktu.Sandığı kapatıp tekrar açtı.Bu gerçekti.Önünde milyonlarca para vardı.Peki şimdi ne yapacaktı?Bunu düşünürken sandığın arkasında bir ışık belirdi ve ışığın arkasında dışarıdaki arabasını gördü.Sandığı aldığı gibi arabasına atladı ve doğru emlakçıya gitti.Kapı açıktı ama içeride kimse yoktu.Masanın üstünde bir not yazılıydı.
Aldığın para bizden sana hediye
Bizi büyük bir lanetten kurtardın
İstediğin gibi harcayabilirsin
Unutma ki sana bir can borçluyum
Notun arkasında tıpkı kolyenin üzerindekine benzer bir işaret vardı.Kolyenin üstündeki işareti yakından inceledi.Altında Siyah Pelerinliler yazılıydı.Notun arkasındakindaki ise bu işaretin tam tersiydi ve altında Beyaz Pelerin Kardeşliği yazıyordu.
Şimdi Jonas'ın elinde hiç sahip olamayacağı bir para vardı.Artık mutlu ve zengindi.