Lathenia Nyx Pesadilla
Mesaj Sayısı : 10 Kayıt tarihi : 04/02/10 Yaş : 27 Gerçek İsmi : steampunk benim adım :D
| Konu: Lathenia** Bir karanlığın ardından... Perş. Şub. 04, 2010 8:43 pm | |
| Hissizliğe terk edilmiş bir melek rolündeydi ruhum, Zincirlere vurulup bir zindanda boğulan... Suskun yıpranmış yaralar içinde kalmıştı bedenim, Belkide son kez nefes alıp, sonsuz uykuda yok olan...—Lanet olsun!Çoktitizdi. Fakat arada bazı kazalar olabilirdi elbette. Ama bu ortayaçıkardığı eserin güzelliğine gölge düşüremezdi. Saatler sürençalışmasından sonra eserini incelemeye başladı. Gülümsüyordu. Bugerçekten harika olmuştu. Aşkının yansımasıydı bu. Duygularını dışavurabildiği tek yol. Fakat işi hala bitmemişti. Ona bakan bir çiftyalvaran göze hayranlıkla baktı. Bal rengi. O gözlerin içindekayboluyordu adeta. Ona bu gözler birçok şeyi hatırlatıyordu.—Beni sevdiğini biliyorum sevgilim. Ben de seni seviyorum.Tellerleellerinden tavana asılmış, zayıf ama güzel vücutlu bu erkeğe her bakışıhayranlık doluydu. Ve üzerinde çizdiği her çizgiye.— Bunlar sana çok yakıştı…Diyordufakat kurban cevap veremiyordu. Ağzı zımbalanmıştı. Dayanacak gücükalmamışçasına yalvaran gözlerle bakıyordu ona. Ağzı ve dudakları kaniçindeydi. Tekrar siyah gözlerini ona dikip dudaklarına baktı. Bir dahaasla öpemeyecekti o güzel dudakları. Gözleri doldu. Ama dudaklarındakitebessüm hala gitmemişti.—Özür dilerim aşkım. Seni seviyorum.Kurbanınıngövdesinde, kollarında bacaklarında hemen her yerinde yarıklar vardı.Henüz içindeki kanın boşalmadığı yarıklar. Ona yavaşça veda etmekistemiyordu. Bu daha çok acı verecekti ona. Kısa ve acısız olmalıydı.En azından kısa…Vakit gelmişti. Üzerini kapattığı yaraları tekerteker açma sırası gelmişti artık. Cılız ışıklarla odaya loş ışık yayanmumlara doğru yöneldi. İçlerinden bir tanesini aldı ve tekrar hedefineyöneldi. İlk önce sırtından başladı elbette. Balın parıltısı altınagizlenmiş kan birazdan dışarı hücum edecekti. Mumu yaklaştırdı vekutsal töreninin başlangıç darbesini indirmeye hazırlandı. Ölümcüldarbeyi… Kurban kapanmak üzere olan gözlerle onu süzdü. Söylenecek birşey kalmamıştı zaten. Artık ona ifadesizce bakıyordu. Boş bakışlar. Oise ayinine devam ediyordu. İşi bittiğinde damarlardan dışarıya hücumeden koyu renk kanı hayranlıkla izledi. Ama bu manzaranın hemen bitmesionu biraz da olsa üzüyordu. Saatler süren emeğin sonunda sadece sayılıdakikalar… Artık ayini sona ermişti. Aşkına veda etmemişti aslında.Onun aşkı kandı ve ona kavuşmuştu sonunda… Cansız olan beden onun içinbir anlam ifade etmeyecek kadar değersizdi. Oysa o damarların içindekikan için ne kadar çok beklemişti. Ölünün göğsünden artık damlalarhalinde sızan kanın tadına baktı.— Hım… Biraz şekerli… Ve yavan...Diyehuzursuzca mırıldandı Lathenia Oysa bu kutsal kanın daha lezzetliolmasını umuyordu. Soğuk gözleriyle etrafına baktı. Etraf kan gölüolmuştu adeta… Yüzüne fışkıran kanı saymıyordu bile. Elinin tersiyleyüzüne fışkıran kanı sildi. Aslında tamamen titiz davranırdı. Ama busefer biraz heyecan olmuştu herhalde.Kendini fazla kaptırmıştı.Birdennefes almakta güçlük çektiğini fark etti.Kulübenin çürümüş ahşapkenarlı penceresini zorlanarak ta olsa açmayı başardı.Dışarıda her şeybambaşkaydı. Yağmurdan sonraki o harika toprak kokusunu içeri çekti.Tekrar gerçek hayata dönmeye başlamıştı bile. Demin olanları isezorlukla hatırlıyordu.Ve o kan da onu terk ediyordu artık…Artıkyalnızca o vardı.Tek başına olmaya mahkumdu… onun hayatı buydu. Kan isegelip geçici…Pencereyi açık bırakıp tekrar işine döndü. Yere büyükplastik bir tabaka koydu. Kenarda duran ahşap alçak tabureyi cesedinyakınına doğru çekti ve taburenin üstüne çıktı. Elindeki penseylecesedi tavana bağlayan tel demetini teker teker kesmeye başladı. Adetahipnotize olmuş gibiydi. Hareketleri yavaş, telaşsız ve düzenliydi.Sanki bunların hepsini defalarca yapmış gibi… Sonunda et ve kemikyığınından ibaret, artık yaşamayan organizma büyük bir gürültüyleplakanın üstüne düştü. Yüzünde hiçbir ifadeden eser yoktu. Zatenbembeyaz olan teni soğudukça daha da korkutucu bir hal alıyordu. Amaonun pek de korktuğu söylemezdi.Artık yaşamayan bir varlık onuniçin bir anlam ifade etmiyordu. Ona bir eşyadan bile daha değersiztavırlarla yaklaşıyordu; öyle duygusuz bakıyordu ona. Çünkü artıkdamarlarında dolaşan bir sıvı yoktu…Kulübenin eskimiş kapısını bir ayaktekmesiyle açtı. Üzerinde cesedin bulunduğu plakayı zorlanarak da olsadışarı çekmeye başladı. Plakayı çektikçe arkasında kandan bir yololuşuyordu. Sonunda yumuşak toprağa adımını atabildi. Kazdığı küçükçukurun üstünü açtı. Ve kulübenin yan kapısını açıp içeride bulunankuru odunlardan bir kucak dolusu getirip çukura koydu. Daha sonracesedi odunların üstüne ayaklarıyla ittirdi. Cesedin üzerine bir kucakdolusu kurumuş yaprakları koydu. Sonra biraz daha çalı… Elindeki kibritkutusundaki kibritlerden çıkardı, hepsini teker teker yakıp birazdanbüyük bir ateşe dönüşecek olan odun yığınına attı.Dakikalarca ateşincanlanmasını izledi. Turuncu alevler halinde yükselen ateş siyahgözlerine yansıyordu. Ateşten çıkan koyu renkli duman etrafa kötükokular yayıyordu. Fakat burada ondan başka kimse yoktu.Tekrar içerigidip üzerinde eski oymaların bulunduğu koyu renkli dolabı açtı. Açılankapak sessizliğin içinde tiz bir çığlık atarcasına gıcırdadı. Sesi tümodayı doldurdu. Dolabın içinde deterjan reklamlarında görebileceğinizher türlü temizlik maddesi mevcuttu.Kenarda bulunan büyük kovanın içinepas tutmuş musluktan su doldurdu. Suyun içine dolaptan beyaz bir sıvıkoyup dolabı tekrar kapattı. Köpüklü sıvıyı yere boşaltıp yeri büyükfırçayla temizledi. Kalan suları kapının dışına etti. Kırmızımsı sıvıtoprakla karıştı. Bu işlemi birkaç kez tekrarladı daha sonra elindeıslak bir bez ile duvarda bulunan lekeleri ve dokunduğu her yeri sildi.Bu temizlik 1 saat kadar devam etti.Biraz önce olan olayla ilgilihiçbir eser yoktu. Bakışlarını kapının dışına çevirdi. Artık alevcılızca yanıyordu. Ve geriye kalan ise küllerdi. İçeride daha küçük birodaya açılan girişten girdi. Burası karanlıktı. Büyük bir çantanıniçinde bulunan kıyafetlerini çıkardı.Botlarından üzerinde bulunan iskokusu sinmiş kıyafetlerinden seri bir hareketle kurtuldu. Kusursuzvücudunun yumuşak kıvrımları yere bir gölge olarak yansıyordu.Altınasiyah dar bir kot pantolon giydi. Ayağında da yanında getirdiği botlarvardı. Üzerine dar siyah bir tişört giymişti. Üzerine de siyah kısamontunu giydi. Özensizce topladığı saçlarını tokadan kurtardı ve fümerenkli beresini taktı. bu bere keskin ve güzel yüz hatlarını ortayaçıkarmıştı. Naylon botlarını kenara koydu. Kıyafetlerini çantasınatıktı ve çantasıyla odadan çıktı. Etrafı kontrol etti. Eski eşyalarınhepsi kusursuz bir düzen içindeydi. Kulübenin kapısını kapatıp devasabüyüklükteki kilidi kapıya taktı. Artık sönmüş olan ateşin yanınayaklaştı. Dakikalarca külleri seyretti daha sonra çantasından minikmetal bir kutu çıkardı. Eğilip sıcak küllerden bu kutuyadoldurdu.Kulübenin yan kapısını açıp içeride bulunan su dolu kovayıaldı ve küllerin üzerine döktü. Buradaki kapıyı da kilitledikten sonraküllerin üzerini yapraklarla örttü ve yavaş adımlarla arkasına bilebakmadan dar patika boyunca yürümeye koyuldu.Kısa bir yürüyüşünardından gizli bir köşeye park edilmiş Porche Carrera’sine yaklaştı.Gizli bir yere park edilmiş olsa bile araba fark edilmeyecek gibideğildi. Ama endişe etmiyordu çünkü burada sadece o vardı. Kurşunirenkteki arabasına seri bir hareketle atlayıp yola çıktı. Yol bomboştu.Ama o yalnızlığı seviyordu. Gülümsedi ve gazı kökleyip saniyeler içindegözden kayboldu.Öldür beni, öldür ve bitireyim.Nefes almayı keseyim,Ellerim titremesin artık,Akmasın gözyaşı gözlerimden,Sarmasın yalnızlık bedenimi…Bitsin şu sahte aydınlık.Ve karanlığa gömüleyim…Sabahınışıkları tamamen beyaz döşenmiş odaya yansıyordu. İçeriye inanılmaz biraydınlık katıyordu. Bu oda o eski kulübeyle büyük bir tezatlıkiçindeydi. Odadaki düşünülebilecek her şey beyazdı. Bembeyaz…Odanın hertarafına masumiyetin dayanılmaz ağırlığı çökmüştü. Sanki bir şeylersaklanmak istenilmiş gibi her şey bembeyaz bir örtüyle örtülmüştü. Veyatağın içinde; odadaki havaya tamamen uyum sağlamış bir prensesyatıyordu. Bir melek… Kara melek… Güzel gözlerini örten ince göz kapakları hafifçe aralandı. Asaletle…Gözleribaktığı her insanın kalbini eline alacak gibiydi. Öyle güzel bakıyorduişte…Güzel ve bir o kadar da hüzünlü…Delici masum bakışlar yavaş yavaşetrafı incelemeye koyuldu. Yatağından doğrulup hafifçe esnedi.Üzerindeki askılı bluz narin kollarını ortaya çıkarmıştı. Dans eder biredayla beyaz örtülü yatağından kalktı. Banyoya gidip soğuk suyu yüzüneçarptı. Dişlerini fırçalayıp odasına geçti. Büyük dolabı açtı. Dolabıniçerisi en iyi markalardan yüzlerce kıyafet ile doluydu. Eline geçenpantolonu ve bluzu aldı.Siyah uzun saçlarını tepeden topladı.Kıyafetiyle uyumlu kan kırmızısı rujunu sürdü. Gucci marka siyahtopuklu ayakkabılarını giydi.Aynada kendine baktı. Harika bir vücudunüstüne oturmuş beyaz dar pantolon; Füme rengi askılı bir bluz; Siyahkısa bir hırka. Harika topuklu ayakkabılar. Yoğun siyah ilebelirginleşmiş gözler, çıkık elmacık kemikleri, kırmızı ruj ile tümdişiliği çıplakça ortaya koyulmuş dolgun dudaklar.. Kendini çarpıcı birgülümseme eşliğinde dakikalarca seyrettiBu haliyle hangi erkekbaştan çıkmazdı ki…Kırmızı deri çantasını ve anahtarını alıp evdençıktı. Kapının önünde duran arabasına bakmadan caddeye çıkan yola saptı.Otobüs durağına geldiğinde bir an için geç kalmış olacağını düşünerekyüzünü buruşturdu. Daha sonra saatinin yelkovanına baktı. Hayır tamzamanında gelmişti. Baktığı her genç erkek sanki içine düşecekmiş gibigülümsüyordu. Bakışlardan pek rahatsız olmuşa benzemiyordu. Sankialışkınmış gibi o da her gülümsemeye karşılık veriyordu. Siyah diksaçlı yakışıklı çocuk ondan gözlerini alamıyor; farkında olmadandudağındaki piercing’i yalıyordu. Birkaç dakikalık flörtten sonra kötübir inlemeyle otobüs tam önünde durdu. Durakta bekleyen bir avuç insanbirbirleriyle yarış edercesine dar kapıdan geçmeye çalışıyorlardı.Herkes bindikten sonra siyah saçlı çocuk centilmen bir hareketle yüksekbasamağa çıkmasına yardım etti. Kapıdan girdiğinde burnuna vuran terkokusu nefes alış verişini durdurmaya yetmişti. İçerisi tıkıştıkıştı.Kalabalık koridor boyunca yürümeye başladı. Otobüsün anifreniyle tökezledi. Refleks olarak elini yanındaki kişinin omzuna attı.Bu kişi yine o çocuktu. Ona tekrar gülümsedi.-Özür dilerim.-Önemli değil. Ben Stein.-Ben Lathenia memnun oldum.-İsmin çok güzelmiş.-Teşekkürler. Burası çok kötü kokuyor.-Normaldir.Yine tatlı bir gülümseme attı. Kirpiklerinin altından muzipçe bakıyordu.-Öğrenci misin?-Evet. Sanat akademisi. Çello.-Çok güzel.Otobüs yine büyük bir sarsıntıyla frenledi ve tiz bir inlemeyle durdu.- Benim burada inmem gerek. Hoşça kal Stein.- Umarım görüşürüz. Hoşça kal.Dudağından eksilmeyen gülümsemesiyle cadde boyunca yürümeye başladı.Ona doğru hayranlık dolu her bakışı görmezden gelerek yoluna devametti. Kısa bir yürüyüşün ardından devasa bir binanın önünde durdu.Bahçe sabah olmasına rağmen karışıktı. Bunlara alışık olduğunu bellieder gibi olayla ilgilenmeden güvenlik kapısına yöneldi. Çantasındanbir kimlik kartı çıkartıp güvenlik kapısından geçerek personelgirişinden devasa binaya ilk adımını attı. Burası diğer bölüme göreoldukça sakindi. Sadece personel ve labratuvar çalışanları içinayrılmıştı. Mimarisi insanda genişlik ve huzur duyguları uyandırıyordu.Ve o koku… İşte bunu seviyordu. “Labrotuvar” yazan büyük girişe doğruyöneldi. İlaç kokuları genizini yakmaya başlamıştı yine. Önlüklü vemaskeli insanların bulunduğu camekan odaya girmeden çantasını küçükodadaki dolaba koydu. Önlüğünü giyip ellerini sterilize sıvı sabunlayaklaşık bir dakika kadar yıkadı ve maskesini taktı. Geniş önlükkusursuz hatlarını saklıyordu. Maskesinin üzerinden sadece gözlerigözüküyordu.Ellerini kurulayıp eldivenlerini taktı ve dirseğiyle kapıyıitip içeriye girdi.- Günaydın.Diğerleri de hep bir ağızdan onu selamladı. Kendi çalıştığı bölümedoğru yöneldi. Şırıngaların bulunduğu dolaptan bir kutu şırıngayı aldı.Daha sonra büyük masaya doğru yönelip “1277648” numaralı ilaç tabletinialdı. Kendi masasına doğru yönelip yüksek sandalyeye oturdu. İlaçlarıönünde bulunan tüplerdeki kan örneklerine enjekte ediyordu. Bu işiöylesine dikkatli yapıyordu ki… Diğer bir şırıngayla tüpteki 546 no’lukan örneğini lamel camın üstüne damlatıp mikroskop altında incelemeyekoyuldu.ÖNEMLİ: Hikayemibir çok sitede yayınlamıştım.Aslında ilk bölümü bir çok sitedeyayınlamıştım.İkinci bölümünü de eski yazdıklarımdan buldum.Yani hikayetamamen benimdir.Banlanmak istemem | |
|
Lathenia Nyx Pesadilla
Mesaj Sayısı : 10 Kayıt tarihi : 04/02/10 Yaş : 27 Gerçek İsmi : steampunk benim adım :D
| Konu: Geri: Lathenia** Bir karanlığın ardından... Salı Şub. 16, 2010 4:03 pm | |
| Flood için özür dilerim aama ne kadardır bekliyorum.Lütfen birisi artık puanlayabilir mi? | |
|
Edward Kevin Black Admin . ~ Gizem Dairesi Başkanı
Mesaj Sayısı : 47 Kayıt tarihi : 20/01/10
Bilgilerim Rp Puanı: (100/100) Tarafı: Ölüm Yiyen
| Konu: Geri: Lathenia** Bir karanlığın ardından... Perş. Şub. 18, 2010 6:04 pm | |
| Sadece lütfen, rpg'leriniz ortalamayın. Rpg güzel puanınız; 95. | |
|